"Allah Teâlâ'nın âlemin yaratılışının başlangıcından sonuna kadar takdir ettiği her şey yazılmıştır ve Allah Teâlâ tarafından yaratılmış bir defterde tesbit edilmiştir ve o deftere Kur'an'da vârid olduğu gibi bazen levh-i mahfuz, bazen açıklayıcı kitâb (Kitab'ul-Mübîn), bazen de açıklayıcı imam (İmam'ul-Mübîn) denilmektedir. Bu bakımdan âlemde cereyan etmiş ve edecek herşey, o levh'de yazılmıştır. Şu gözle görülmeyen bir bakış o levhin üzerine nakşedilmiştir. Sakın o levh'in ağaçtan veya demirden veya kemikten olduğunu zannetme! O kitabın kağıttan veya deriden olduğunu da sanma! Şunu kesinlikle bil ki Allah Teâlâ'nın levhi, halkın levhine, Allah Teâlâ'nın kitabı da halkın kitabına benzemez. Nitekim Allah Teâlâ'nın zat ve sıfatlarının halkın zat ve sıfatlarına benzemediği gibi! Eğer onu, aklına yaklaştırıcı bir misal istersen bil ki takdirlerin levhe tespiti, Kur'an'ın kelime ve harflerinin, hafızın dimağında ve kalbindeki tespitine benzer.
Çünkü Kur'ân orada yazılıdır. Öyle ki hafız, Kur'an'ı okuduğu zaman sanki Kur'an'a bakıp da okur. Oysa hafızın dimağını parça parça kontrol etsen, orada Kur'ân harflerinden bir harf dahi göremezsin. Orada ne görünen bir hat, ne de müşahede edilen bir harf vardır. İşte bu misalle, Allah Teâlâ'nın takdir ettiği her şeyi Levh'de nakşetmesinin mânâsını anlayabilirsin. Misalde levh, içinde suretler beliren bir ayna gibidir. Eğer aynanın karşısına başka bir ayna konsa, aralarına perde gerilmezse o aynanın sureti diğer aynada da görünür. Bu bakımdan kalp, ilmin resimlerini kabul eden bir aynadır. Levh, ilim resimlerinin aynasıdır. O resimlerin hepsi onda mevcuttur. Kalbin şehvetleri ve hassaların istekleriyle meşgul olması, kalp ile melekût âleminden olan levhin mütalaa edilmesi arasına gerilen bir perdedir. Eğer o perdeyi sallayıp kaldıran bir rüzgâr eserse, kalbin aynasında, çakan şimşek gibi melekût âleminden bir şey parlar. Bu parlayan bazen kalıp devam eder. Bazen de devam etmez. Devam etmemesi, daha fazla olur.
Çünkü kişi uyanık oldukça duyular vasıtasıyla milik ve şehadet aleminden kendisine görünen şeylerle meşguldür. Bu meşguliyet ise, melekût âleminin önüne gerilen perdedir. Uykunun mânâsı; hassaların sükûnete kavuşması ve mülk âleminden herhangi bir şeyi kalbe getirmemesi demektir, Bu bakımdan kalp bundan ve hayalden kurtulduğunda, cevheri de saf olduğunda, onunla Levh-i Mahfuz arasındaki perde kalkar. Böylece kalbe; Levh-i Mahfuz'da olan şeylerden bazıları girer. Tıpkı aralarındaki perde kalktığında bir aynadan diğer aynaya suretin geçtiği gibi!"
İhyayı Ulumiddin ( Ahmet Serdaroğlu) 4. Cilt 10. Ölüm ve Sonrası
Rüyada Mükâşefe Yolu ile Ölülerin Bilinen Ahvâli
http://www.gazali.net/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder